4 Aralık 2017 Pazartesi

SABAHATTİN ALİ YENİ DÜNYA KİTAP YORUMU


YAZAR: Sabahattin Ali
SAYFA SAYISI: 136
TÜR: Öykü
YAYIN EVİ: Yapı Kredi Yayınları 

         Yeni Dünya, Sabahattin Ali'nin 1936-1942 yılları arasında yazdığı on üç hikayeden oluşan öykü kitabı.
    Sabahattin Ali, sosyal olaylara, yanlışlara parmak basan, sistemdeki çarpıklıkları cesurca göze sokan , naif, zeki, öngörüsü yüksek tam bir edebiyat insanı. Okuduğunuz her satırda bunu size hissettiriyor.
     Bu kitabında bulunan öykülerde 'karakter eleştirileri' yapıyor. İnsanların bencilliğini, egolarını, menfaatciliklerini, adam sendeciliklerini gözler önüne seriyor.


         İşin asıl üzücü olan kısmı yıllar önce yazılmış olan bu karakterlere, yaşanan olaylara hala her gün rastlıyor olmamız. Bu bir arpa boyu yol alamamışız gibi hissettiriyor.
          Kitap altını çizdiğim, defalarca okuduğum ve okuyacağım satırlarla dolu. En sevdiğim hikayeler 'ısıtmak için' ve 'selam' oldu. Gerçi kitabın içindeki bütün hikayeler öyle acıklı ki duygusal açıdan hassas olduğunuz dönemlerde okumanızı pek tavsiye etmem. Bu yazarın dilinin karamsarlığından değil anlatılan hikayelerin ağırlığından kaynaklanıyor. Okurken bazen yüreğimin sıkıştığını hissettim. :)


          Hikayelerin yetmiş yıldan uzun bir süre önce yazıldığını düşünecek olursak içinde bir takım eski kelimelerle karşılaşmak süpriz olmadı. Kitap yeni basımlarında olabildiğince Türkçeleştirilmiş. Bazı sözcükler için de dipnotlarla açıklamalar getirilmiş. Bunun dışında oldukça yalın bir anlatıma sahip.
     Sabahattin Ali, okumayı seven herkesin kitaplığında bulunması gereken bir yazar. Yazarı okumaya başladığınız anda farkı hissediyorsunuz. Dünyaya kısa süreliğine de olsa Sabahattin Ali'nin gözlerinden bakmak herkesin yaşaması gereken bir deneyim. 


        Kitabın içindeki öyküler;
  1. Asfalt yol
  2. Hanende melek 
  3. Çaydanlık
  4. Ayran
  5. Isıtmak için
  6. Uyku
  7. Selam
  8. Bir mesleğin başlangıcı
  9. Bir konferans
  10. Yeni dünya
  11. İki kadın
  12. Sulfata
  13. Hasanboğuldu


                         HERKESE KEYİFLİ OKUMALAR:)


    

          

27 Ekim 2017 Cuma

KRAL KATİLİ KİTAP YORUMU


YAZAR: Vırgınıa Boecker
SAYFA SAYISI: 400
TÜR: Kurgu/ Alternatif Tarih/Fantastik kurgu
ÇEVİRMEN: Onur Özkan
YAYIN EVİ: Yabancı Yayınları

          'Sanırım sen, benim ya en büyük zaferim ya da en büyük hatam olacaksın. Zaman gösterecek'
         Eski cadı avcısı Elizabeth Grey, Harrow'un büyülerle korunan köylerinden birinde saklanıyor, Angila Krallığını zorla ele geçiren Lord Blackwell'in kellesi için biçtiği bedelden kaçmaya çalışıyordu. Karşı karşıya geldikleri son seferde Blackwell büyük bir yara almıştı ama güce olan tutkusu gün be gün artıyordu. Kurallara karşı gelenlerle karşılaşacağı bir savaş için hazırlanıyordu: Elizabeth ve onun yanında yer alan diğer cadı ve büyücüler.
         Ona büyülü bir koruma ve iyileşme gücü veren mührünü kaybeden Elizabeth'in gücü şimdi hem fiziksel hem de psikolojik olarak sınanıyordu. Savaş her zaman fazla fedakarlık anlamına gelirdi ancak iyi ve kötü arasındaki çizgi gittikçe bulanıklaşırken Elizabeth, sevdiklerini kurtarmak için ne kadar ileri gitmesi gerektiğine karar vermeliydi. 
                                         Kral Katili en az ilk kitap kadar sevdiğim
ve soluksuz okuduğum bir kitap oldu. Ve evet kapağı da en az ilk kitabınki kadar güzel. Ciltli olan kitabın kapağı kendi gövdesi ve dikenleri tarafından boğulmakta olan kırmızı bir gül - ki bu zalim büyücü, yeni kral Lord Blackwell'in   yeni kraliyet arması- ve büyücü alfabesi süslüyor.
          Bu kitap da aynı ilk kitap gibi tahmin edilemez şekilde kurgulanmış. İyi bildiklerimiz kötü, kötü bildiklerimiz iyi oluyor. Sonra gene ve gene yer değiştiriyorlar. Yaşanılanlardan sonra karakterlerin duygu durum değişimleri çok iyi yansıtılmış.Her ne kadar büyülü bir dünyanın içinde olsak da Virginia Boecker bize 'İNSAN' olduğumuzu unutturmuyor.
           Sayfaları çevirmeye devam ettikçe birden 
fazla karakterle özdeşim kurabiliyorsunuz. Bu da hikayenin ne kadar sağlam karakterler üzerine kurgulandığının başka bir kanıtı.                                        Birçok defa her şey bitti sanırken aslında yeni başladığınızı, büyük bir umutla belki inançla olmasını beklediğiniz olayların sarpa sardığını okuyacağınız son derece sürükleyici bu hikayede Elizabeth'i yalnız bırakmamanızı ve en kısa sürede bu kitabı okumanızı tavsiye ederim.

                  ÇOK ÇOK ÇOK GÜZELDİ:)

                                            



16 Ekim 2017 Pazartesi

CADI AVCISI KİTAP YORUMU



YAZAR: Virginia Boecker
SAYFA SAYISI: 400
TÜR: Fantastik / Roman
ÇEVİRMEN: Onur Özkan
YAYIN EVİ: Yabancı Yayınları


          İtiraf ediyorum ki bu kitabın kapağını o kadar çok beğendim o kadar çok beğendim ki acaba içerisinde tatmin edici olmayan bir hikaye var da bunu bu mükemmel kapakla mı kamufule etmeye çalışıyorlar gibi saçma bir fikre bile kapıldım.Şükürler olsun ki haksız çıktım.
          Öncelikle biraz kitabın dışından bahsedeyim.Ciltli bir kitap ve siyah cildin üzerine alev turuncusu bir tonda ; bir kare, içinde güneş, karenin etrafında bir üçgen, hepsinin etrafında kendi kuyruğunu yiyen yılan şeklinde bir çember. Her sembolün kendi anlamı var: Güneş; bir var oluşun şafağını, kare; fiziksel dünyayı, üçgen; değişimin katalizörü olan ateşi ve bir ouroboros olarak yılan birliği temsil ediyor. Dış plastik şömizinde ise bir sürü büyü sembolü var. Bir çeşit büyü alfabesi de diyebiliriz.

 'En büyük düşmanınız dövüştüğünüz şey değil, korktuğunuz şeydir.'                                   Elizabeth Grey kraliyetin sahip olduğu en iyi cadi avcılarından biriydi; büyüyü yok etmeye ve adaletin uygulayıcısı olmaya kendini adamıştı. Fakat inanılmayacak bir şekilde büyücülükle suçlandığında, sadakatinin hiçbir anlamı kalmamış ve tutuklanarak yakılmasına karar verilmişti.
       Sonunun geldiğini düşünen Elizabeth'in kurtuluş umudu hiç beklemediği birisinden gelmişti; Nicholas Perevil, krallıktaki en güçlü  ve en tehlikeli büyücü, aynı zamanda onun en büyük düşmanıydı. Nicholas, onu yakılmaktan kurtaracaktı ama tek şartla: Elizabeth, Nicholas'ın üzerindeki ölümcül laneti kaldırmalıydı. 
     Esas sorun ise ne Nicholas'ın ne de yanındakilerin Elizabeth'in kim olduğunu bilmemeleriydi ve eğer onun bir cadı avcısı olduğunu öğrenirlerse yakılmak Elizabeth'in başına gelebilecek en korkunç şey olmayacaktı.  Elizabeth kendini bir anda cadıların, hayaletlerin, korsanların ve fazlasıyla yakışıklı bir şifacının büyülü dünyasında bulmuş ve aslında neyin doğru neyin yanlış, kimin dost kimin düşman olduğunu bilmediğini fark etmeye başlamıştı.
          Ben yazarın karakter yaratım tarzını
sevdim.Klişe bir şekilde güçlü hep güçlü yada daha güçlü, zayıf hep ve giderek daha zayıf handikapına girmemiş.Her ne kadar büyülü bir dünyanın içinde olsa da tüm karakterler duygusal iniş çıkışları olan, bazen zayıf, bazen güçlü, bazen cesur, bazen korkak, bazen kahraman,bazen de tam bir pisliğe dönüşebiliyor. Bu da kahramanların doğan olmasını sağlıyor ve okuru kitaba daha çok bağlıyor. 
          Kitabın sevdiğim bir diğer özelliği de tahmin edilemez oluşu. O kadar sürükleyici bir şekilde ve meraktan çıldırtan bir dille yazılmış ki bazen bir kaç paragraf atlayarak spolier almaya çalıştım.:) Böyle söyleyince kulağa saçma geliyor belki ama kitabı okumaya başladığınızda bana hak vereceksiniz. 


          Öte yandan benim en sevdiğim karakterler esas kız ya da esas oğlan olmadı. Yan karakter olan müthiş büyücü Nicholas ve hortlak Schuyler oldu. Aslında bu iki karakter birbirine zıt. Biri bilge, yaşlı bir büyücü diğeri ise uçuk kaçık ama son derece çekici bir hortlak. Ama benim burada asıl söylemek istediğim şey yazarın yarattığı bütün karakterle özen göstermesi. Bir iki sağlam karakter ve yanındakiler yapmak yerine ayrı ayrı derinliği olan ve hikayelerini öğrenebildiğimiz birçok sağlam karakter yaratmayı tercih etmesi.
          Ben Virgina Boecker'ın yarattığı bu fantastik dünyayı çok sevdim. İkinci kitabı okumak için sabırsızlanıyorum.
            

                              HERKESE İYİ OKUMALAR:)



                        
     
          

25 Eylül 2017 Pazartesi

TEHLİKELİ KIZLAR KİTAP YORUMU


YAZAR: Abıgail HAAS
SAYFA SAYISI: 344
TÜR: Gerilim / Roman
ÇEVİRMEN: Burcu Karatepe
YAYIN EVİ: Yabancı Yayınları

          En zor zamanlarınızda yanınızda olanlar gerçekten kimler? En yakın sandıklarınız mı? Ailenizi, arkadaşlarınızı gerçekten ne kadar tanıyorsunuz? Adalet sistemine % 100 güvenle kendinizi teslim edebilir misiniz? Her şeyden önemlisi kendinizi ne kadar tanıyorsunuz? Gerçekten neyi yapabilir, neyi yapamazsınız? 
      Kitap bize sorgulayabileceğimiz çok fazla konu veriyor. Aile ilişkileri, arkadaşlık ilişkileri, güven... ama özellikle adalet sistemi.
        Kitap bir grup ABD'li lise öğrencisi arkadaşın üniversiteden önce Aruba'ya tatile gitmesi ve aralarından biri olan Elise'ın vahşi bir cinayete kurban gitmesi ile başlıyor. Elise'ın en yakın arkadaşı, esas kızımız Anna birden kendini katil olmadığını kanıtlamaya çalışırken buluyor.Kitaptaki mahkeme bölümleri ABD yapımı bir suç filmini aratmayacak nitelikte. Oldukça iyi anlatılmış, okuması keyifli bölümler.


     Hikaye şimdiki zaman ile değişik değişik zaman dilimlerinde anlatılıyor. Bu tarz bir hikaye için seçilebilecek en iyi anlatım şekli. Bunun puzzle ın parçalarını birleştirip büyük resmi görmeye çalışmaktan pek farkı yok aslında. Ve büyük resmi görmeye yaklaştığınız her an heyecanınız yeni edindiğiniz ve küçük dilinizi yutmanıza sebep olacak bilgilerle bir kat daha artıyor.
      Kitabın çevirisi çok iyi yapılmış. Oldukça yalın ve sürükleyici bir anlatıma sahip. Ayrıca belirtmek isterim ki Yabancı Yayınları gerçekten hem fiziki olarak hem içerik olarak çok kaliteli kitaplar basıyor.

       Tehlikeli Kızlar Abigail Haas'ın okuduğum ilk kitabı ama son olmayacak. Kitabı bitirdiğim anda yazarın diğer kitaplarını araştırmaya başladım. Kesinlikle bu kadının tarzını sevdim. Eğer bu kitaba böyle bir son yazmasaydı, bu kitap için; standart ama güzel bir cinayet romanı, adalet arayışı diyebilirdim. Ama kesinlikle yazar farkını ortaya koymuş!
       Eğer sizin de gerilim romanlarından beklentiniz 'asla tahmin edilemez' olmasıysa doğru kitabı aldınız.
  Kitabın adının neden Tehlikeli Kızlar olduğunu söylemeyeceğim. Okuyun ve siz bulun. Ama şunu söyleyebilirim ki kesinlikle adının hakkını veren bir gerilim romanı. 


                   HERKESE İYİ OKUMALAR:)

          
 




10 Ağustos 2017 Perşembe

BİZ ÖLÜMLÜLER KİTAP YORUMU


KİTABIN ADI:  Biz Ölümlüler
YAZAR:  Patrıck Ness
SAYFA SAYISI:  260
TÜR:  Genç-Yetişkin/Roman
ÇEVİRMEN:  Berke Kılıç
YAYIN EVİ: Yabancı Yayınları 

      Herkesin kendi fan kitlesini yaratmaya çalıştığı, eğer popüler değilsen bir hiçsin baskısı altında herkesin esas kız- esas oğlan olmak için kendini parçaladığı günümüzde birinin çıkıp da vampirleri, kurt adamları, ölümsüzleri, zombileri, yarı tanrıları, yok sayıp sadece NORMAL bir genci anlatmayı tercih etmesiyle bu kitap beni kalbimden vurdu.
      Patrıck Ness kesinlikle derinliği olan karakterler yaratmış. Bu kitapta yalnızca insan olan çocukların hikayesini okumuyoruz. Aileleri ve arkadaşlarıyla problem yaşayan 18-20 yaş aralığındaki bir grup gencin sorunlarını aşma çabalarını, bazen eline yüzüne bulaştırmaları, bazen zafer kazanmaları, bir an dünyanın en fedakar insanı iken bir an en bencil insanına dönüşmelerini ve hepsinden önemlisi tüm bu 'NORMAL HAYATLARIN' onlara neler hissettirdiğini okuyoruz. Bu kitabı bu kadar çok sevmemin sebeplerinden biri de bu aslında olaylardan çok hislere odaklanması.
       Kitabın alttan alttan günümüz aile yapısını eleştiren tavrını sevdiğimi de söylemeden geçemeyeceğim.                                        Ben Mike'ı çok sevdim. Etrafında türlü olaylar dönerken değil bir şeyler yapmak doğru dürüst bilgi bile edinemeyen Mike size tüm bunları çok da umursamayıp kendi dünyasının kapılarını açtığında ve Mike ile özdeşim kurduğunuz sayfalar arttıkça günü kurtaran vampirler, kurt adamlar, ölümsüzler...vs dışarıda kalsın istiyorsunuz.
        Sanırım ben Mike'ı özleyeceğim. Bu yüzden kısa bir süre sonra tekrar bu kitabı okurum diye düşünüyorum. 
  Bunların dışında yalın bir anlatıma sahip, sürükleyici bir hikaye. Ayrıca Yabancı Yayınlarını da tebrik etmek istiyorum. Kitabın basım kalitesi ve çevirisi gerçekten çok iyi.
              HERKESE İYİ OKUMALAR DİLERİM.:)

2 Ağustos 2017 Çarşamba

KUPA ALTILISI KİTAP YORUMU



YAZAR: L.H. COSWAY
SAYFA SAYISI: 413
TÜR: Genç-Yetişkin / ROMAN
ÇEVİRMEN: Bilge Turan Zourbakıs
YAYIN EVİ: Yabancı Yayınları

          Öncelikle kitap çok çekici bir arka kapak yazısına sahip. Okuduktan sonra bu kitabı satın almamak 'benim açımdan' mümkün değildi.
         The Mentalıst dizisinin koyu bir fanı olarak ben arka kapak yazısını da okuyunca diziye benzer bol aksiyonlu bir ilizyonist/ mentalist/ hilebaz hikayesi olacağını düşünmüştüm. Arka kapak yazısında da plan/ ölüm/ intikam/ show lardan bahsedilince ben de böyle bir beklentiye kapıldım. Ancak kitap aşk romanı çıktı. Gerçekten kötü yazılmış bir kitap olsaydı büyük bir hayal kırıklığı olabilirdi. Neyse ki çok eğlenerek okuduğum bir kitap oldu.


    Bu hikaye esas oğlanımız mentalist Jay Fıelds'ın hikayesi olsa da esas kız Matilda'nın gözünden anlatılıyor. Başlarda yazarın bu tercihini şaşkınlıkla karşılasam da Matilda ile tanıştıktan sonra çok sevdim. Matilda dışarıya karşı çok çekingen olsa da iç sesi ile konuşmaya başladığında çok eğlenceli bir karakter. Okurken bir kaç bölümde sesli güldüğümü itiraf ediyorum.
      Jay her kızın etkileneceği çok yakışıklı, çok zeki, çok seksi, kaslı, ukala, gizemli, bir karakter olarak karşımıza çıkıyor. Yani gerçek olmayacak kadar MÜKEMMEL. :) Yani her gün yolda karşılaşabileceğiniz biri değil Jay, bu açıdan Cosway'ı eleştirebilirim. Buna ek olarak kitabın daha başında Jay ve Matilda arasındaki iletişim birden çok uzun süredir tanışıyorlarmışcasına oluştu. Kitabın sonunda bu hız hakkında bir açıklama yapılsa da çok tatmin edici değildi ve bu durumun inandırıcılığı azalttığını söyleyebilirim.
        Macera kitabı beklerken aşk romanı ile karşılaşıp hayal kırılığına uğramamamın tek sebebi Jay ile Matilda arasındaki o elektrik tarafından ele geçirilmem. Hani bir ortamda birbirinden hoşlanan iki kişi arasdındaki elektrik o kadar yoğundur ki uzansanız somut bir şekilde dokunabilecek gibi hissedersiniz. Aynı o şekilde Jay ve Matilda arasındaki elektrik sayfaların arasından çıkıp, sizi ele geçirip kitaba bağlıyor. 
        Kitabın çevirisi çok iyi. Son derece akıcı ve yalın bir dile ve sürükleyici bir anlatıma sahip. Kitabı elinizden bırakamayacaksınız.
    Benim çok zevk alarak, keyifle okuduğum bir kitap oldu. Kesinlikle tavsiye ederim.

                      Herkese iyi okumalar..:)


18 Temmuz 2017 Salı

GÖLÜN DİBİNDEKİ EV KİTAP YORUMU



YAZAR:  Josh Malerman
SAYFA SAYISI: 182
TÜR: Korku-Gerilim / Roman
ÇEVİRMEN: Aslı Dağlı
YAYIN EVİ: İthaki Yayınları

         Eğer okuduğunuz kitabın mutlaka giriş, gelişme ve en önemlisi 'SONUÇ' bölümü olması gerektiğini düşünüyorsanız elinizdeki kitabı yavaşça yere bırakın. Zira bu kitap sizi deli edebilir.
        Yazarın ilk kitabı olan 'KAFES' i okuduğumda kitabın bir sonu olmamasını yazarın ikinci kitabı yazabileceğine bağlamıştım. Ancak bu kitabı okuduktan sonra bu durumun yazarın tarzı olduğuna karar verdim. Aslında düşününce bu çok mantıklı. Havada kalan bir hikaye asla akıldan çıkmaz. Sürekli gerçekleşebilecek 'olası sonları' düşünürsünüz. Sürekli kitabı düşündüğünüz için yazar akılda kalan bir iş yapmış olur. Bence çok zekice ! Okuyalı bir yılı geçmesine rağmen hala Kafes'in sonunu düşünüyorum. Aynı şey kitabın son sayfasını okuduğum günden beri Gölün Dibindeki Ev için de geçerli.

        Kitapta 16 yaşındaki iki gencin; Amelia ve James ilk randevularında çıktıkları göl gezisi ve gölün dibinde keşfettikleri ev ve bu evin sırrını keşfetme serüvenlerini okuyoruz. Karakterler hakkında çok birşey söyleyemeyeceğim tipik, meraklı, iki ergenlik çağındaki genç gibi davranıyorlar.
      Evet, kitap bir korku gerilim kitabı ama ben kitabı okurken çok fazla gerildiğimi söyleyemeyeceğim. Son bölümlere doğru türünün hakkını vermeye çok yaklaşsa da -kıyaslamak ne kadar doğru bilmiyorum ama- beni Kafes'i okurken ki kadar germedi, korkutmadı.
     Kitap asla kötü bir kitap değildi, okurken zevk aldığım bir kitap oldu ama çok tatmin edici bir korku-gerilim kitabı olduğunu söylersem de yalan söylemiş olurum.
   
       En iyisi okuyup siz karar verin.:) Herkese iyi okumalar.:)
       

16 Temmuz 2017 Pazar

KAFES KİTAP YORUMU


YAZAR: Josh Malerman
SAYFA SAYISI: 330
TÜR: Korku/Gerilim /ROMAN
YAYIN EVİ:  İthaki Yayınları
ÖDÜLLER:  This is Horror- En İyi Roman
                      Michigan Notable Book Ödülü
                      Bram Stoker Ödülü- En İyi İlk Roman Finalisti
                     Goodreads En İyi Korku Romanı Finalisti
                     James Herbert Korku Ödülü Finalisti
                              Shirley Jackson Korku Ödülleri Finalisti


       Kitap bilinmezlik ve merak ögelerinin temel alınarak kurgulandığı bir kitap olduğu için konuyu spoiler vermeden nasıl anlatacağıma dair bir fikrim yok aslında ama gene de deneyeceğim. :)
        Dışarıda görülmemesi gereken, görüldüğünde insanları ölümcül bir deliliğe sürükleyen bir takım 'yaratıklar' var. Ben yaratık dedim ama kimse gerçekte bu canlıların neye benzediğini bilmiyor. Öğrenenler de bunu bir başkasına anlatacak kadar uzun yaşamıyorlar. Baş karakterimiz Malorie ve iki çocuğu (kitap sonuna kadar çocukların ismi asla söylenmiyor. Sadece Oğlan ve Kız. Tüm kitap boyunca bu iki çocuğun ismini merak ettim:) hayatta kalan diğer insanların olduğunu duydukları 'daha güvenli' bir yere doğru yolculuğa çıkıyorlar. Kitapta; yolculuğa çıkmadan önceki süreç ve yolculuk sırasında Malorie ve iki çocuğunun başından geçen olaylardan çok yaşadıkları korkuya tanık oluyoruz. Ki bu da kitabı çok beğenmem sebeplerimden biri çünkü kitap olaylardan daha çok hislere odaklanıyor.Bu arada kitabın en sevdiğim bölümü göl yolculuğu oldu.
   
       Yazar olayları belli bir oluş sırasına göre anlatmıyor. Bölümler geçmiş ve günümüz arasında sürekli değişiyor. Bu , kitaba olayları anlamlandırma açısından farklı bir hava katmış. Ayrıca merak duygusunu da tetikleyen bir tercih olmuş.
         Josh Malerman, mekan ve duygu betimlemeleri konusunda çıtayı çok yukarılara çıkarmış. Sayfaları çevirirken bir yandan da olanlar film şeridi gibi gözlerinizin önünden akıp gidiyor. 
     Okuduğum en iyi korku-gerilim kitaplarından biriydi. Okurken kemiklerimin birbirine geçtiğini hissettiğim, yerimde büzülerek okumak zorunda kaldığım bölümler oldu. İnsan bir korku-gerilim kitabından daha ne ister ki. :)Yazarın çıkış kitabı olduğunu düşünecek olursak bundan sonraki kitaplar için sabırsızlandığımı gönül rahatlığı ile söyleyebilirim.


          
      Kitap çok iyi bir Türkçe ile çevrilmiş, son derece akıcı ve yalın bir anlatıma sahip. O kadar sürükleyici ki kitabı bir kere elinize aldığınızda bırakmak istemeyeceksiniz. Korka korka da olsa o sayfaları çevirmek için müthiş bir istek duyacaksınız. 

        Tabi şöyle bir durum da var; eğer siz sonu olmayan hikayeler okumaktan hoşlanmıyorsanız, en güzel yerinde hikayenin çat diye kesilmesi sizi çılgınlıklara sürüklüyorsa bu kitaptan uzak durun. 
       
                 Geri kalan herkes için iyi okumalar. :)
            
              
        



            
                     

26 Mayıs 2017 Cuma

CİNAYET TERAPİSİ KİTAP YORUMU



YAZAR: Zygmunt Miloszewski
SAYFA SAYISI:  378
TÜR:  Polisiye Roman
YAYIN EVİ:  Koridor Yayınları

      Teodor, o gün telefonu çaldığında tam olarak neye bulaşmak üzere olduğundan habersiz, her zamanki bıkkınlıkla cevap verdi. Eski manastırda bir cinayet işlendiğini duyduğunda aklına gelen ilk şey klasik bir hırsızlık vakasıyla  karşı karşıya olduğuydu. Ama gerçekler bundan çok daha fazlasıydı. Bulduğu her yeni ip ucu onu biraz daha pisliğe bulaştıracak, bir yol ayrımına sürükleyecekti. 
      Kitapta 'Aile Dizimi Terapisi' esnasında işlenen bir cinayet anlatılıyor. Bu terapi kitapta en çok ilgimi çeken öge oldu. Daha önce hiç duymamıştım. Bu terapi; katılımcıların birbirlerinin akrabalarının rolüne girerek, o gün için seçilen hastanın psikolojik analizinin yapıldığı bir grup terapisi. Herhangi bir insanın yaşadığı tramvatik bir olayı bu şekilde hiç tanımadığı insanlarla yeniden canlandırmaya cesaret etmesi  en az işlenen cinayet ve yöntemi kadar ilginçti benim için. Kitabı okumayı bitirdikten sonra da bir süre hakkında okuduğum bir konu oldu.
  
       
      Yazar olayları bir savcının gözünden anlatığı için ana olay dışında yan vakalar kullanarak anlatımın zenginleşmasini  sağlamış. Ana olayın çok hızlı ilerlemediği düşünülecek olursa bu çok yerinde bir tercih olmuş. Ayrıca yan vakalar önemsiz konulardan seçilmemiş ve hepsi de sonuca bağlanmış. Bu da benim için bir artıydı. 
         Yazar özellikle betimleme yaparken ağdalı bir dil kullanmayı tercih etmiş. Ayrıca bol bol uzun ve devrik cümleler kurmuş, gereksiz sözcük(ler) kullanmış. Bu durum kitabı okurken dikkat dağınıklığına sebep oluyor ve gereksiz yere de okuru yoruyor.
       Yazar Polonyalı. Haliyle birçok isim Lehçe veya Rusça ve bu isimleri akılda tutmak gerçekten çok zor. Olaylar da Polonya'da geçiyor. Mekan isimleri ve o kültüre dayandırılan çok fazla olay olması çok fazla sayfa altı açıklama yapılmasına neden olmuş ve bu da okumayı zorlaştırıyor. Bir yazarın kendi kültüründen beslenmesi tabi ki eleştirilebilecek bir konu değil ama yabancı okurlar için zorlayıcı olduğu da yadsınamaz.

   Kitap boyunca sayfaları nefesimi tutarak çevirdiğimi söyleyemem. Genel olarak durgun bir anlatımı vardı. Sanırım kitabın beni en çok heyecanlandıran bölümü son bölümdü. Bu kadar durgun bir anlatımdan sonra bu tarz bir son beklemiyordum açıkçası. Cinayet tatmin edici bir tarzda çözüldü. 
   Kesinlikle okuyun, harika bir kitaptı diyemem ama asla beğenmeyeceksiniz, tam bir vakit kaybı da diyemem. İyisi mi okuyup kararı siz verin. :)
        Herkese iyi okumalar. :) 
   

NOT:  Cinayet terapisi bir üçlemenin ilk kitabı. Ne yazık ki Koridor Yayınları henüz diğer iki kitabı çevirmemiş. Dürüst olmak gerekirse çevrilip çevrilmeyeceğini de bilmiyorum. Ama ilk kitapta cinayet çözülüyor. Yani diğer iki kitabı okumasanız da havada kalacak olaylar yok. 


         


4 Mayıs 2017 Perşembe

ENGEREĞİN GÖZÜ KİTAP YORUMU


 YAZAR:  Zülfü Livaneli
 YAYIN EVİ: Doğan Kitap
 SAYFA SAYISI: 147
 TÜR:  Roman 
 ÖDÜLLER: Balkan Edebiyat Ödülü /1997


   Asıl adı 'Engereğin Gözündeki Kamaşma' olarak yayınlanmıştır. Daha sonra okurların kitabın adını hatırlamakta zorluk çekmeleri nedeniyle 'Engereğin Gözü' olarak değiştirilmiştir. 
        147 sayfa olmasına rağmen çok hızlı okunabilen bir kitap değil. Yalın bir anlatımı olmasına rağmen Osmanlı Sarayına yaraşır, sanat sanat kokan, büyüleyici bir anlatımı var. Hatta belki de Livaneli'nin en sanat sanat kokan kitabı diyebilirim.
      Zülfü Livaneli bu kitabı 'iktidar ateşinin çevresinde dönen pervaneleri 'anlatmak için yazdığını söylüyor. 
        Arka plan olarak Osmanlı Sarayı kullanılsa da tarihi değil psikolojik bir roman.
        
       
         Kitap harem ağasının gözünden anlatılıyor. Padişahın iktidarda iken harem ağasının gözünde ' muazzam, olağanüstü, mükemmel' bir varlık iken iktidarını kaybetmesi üzerine ona tapan harem ağasının gözünden dahi düşmesi, 'acınacak, aşağı' bir varlık gibi görünürken bu sefer de insani yönlerinin keşfedilmesi, 'normalleştirilmesi' eksikleri, hataları, pişmanlıkları, hayal kırıklıkları, umudu, ümitsizliği ve bunların insan psikolojisi üzerinde acımasız etkisi üzerine şekilleniyor. 
        Değişen her sayfada harem ağasının değişen duygularına ortak oluyor, ona hak vererek duygu iniş çıkışları yaşıyorsunuz ve bir süre sonra kitap sizi öyle içine alıyor ki harem ağasının gözleri sizin gözleriniz, onun duyguları sizin duygularınız oluyor. Harem ağası ile beraber 17. YY Osmanlı Sarayının koridorlarında kayboluyorsunuz.
       Kitapta hiç isim kullanılmadan köle- efendi / harem ağası- padişah ilişkisi sorgulanıyor. Ancak biraz tarih bilginiz varsa çok rahat hangi dönem olduğunu çözersiniz. Şunu da eklemeliyim ki hiç isim kullanılmadan bu denli etkili bir anlatım yakalanmasının tek açıklaması Livaneli'nin dil ustalığı. 
      Kitabın son bölümünde ek olarak biyografi, söyleşi ve görüşler bölümü bulunuyor. Ben bir okur olarak çok faydalı buldum ve büyük bir merak ile okudum. Ayrıca okurken Livaneli'ye saygım, sevgim bir kat daha arttı.
          
       Şimdiden herkese keyifli okumalar dilerim. :)

27 Mart 2017 Pazartesi

BENİMLE ASLA TANIŞAMAYACAKSIN KİTAP YORUMU


YAZAR:  Leah Thomas
ÇEVİRMEN: Aslı Tümerkan
YAYIN EVİ: Novella Dinamik
SAYFA SAYISI: 400
TÜR: Genç-Yetişkin/Roman
       Yalnızca arka kapak yazısını okuduğumda  kafamda çok fazla acabalar oluştu.Mesela; 
  • Bir insanın elektriğe nasıl alerjisi olabilir?
  • Hasta çocuklar hayata daha çok tutunsun, hayatı sevsin diye mektup arkadaşı ediniceklerse neden onları buluşturan kişi asla tanışamayacak iki çocuğu seçti?

       Neyse ki bu soruların cevapları kitabın ilerleyen sayfalarında detayları ile anlatılıyor.
     Kitap beni ön kapakta yer alan 'Bazı gerçekler yalnızca bir yabancıya söylenebilir.' cümlesi ile tavladı. Ben de tam olarak böyle düşünüyorum. İnsanlar hiç tanımadıkları ya da yeni tanıştıkları insanlara kendilerini çok daha tarafsız bir şekilde açıyor. Onlarla çok daha rahat iletişim kuruyor. 

        Kitap Oliver ve Mortiz isimli iki çocuğun mektuplarından oluşuyor.

  OLİVER; elektriğe alerjisi olan bu nedenle münzevi hayat sürmeye mahkum bir çocuk. Orman içindeki ahşap kulübede annesi ile beraber yaşıyor. Tüm bu izole yaşam koşullarına karşın Ollie konuşmayı çok seven, çok okuyan ve muazzam bir bilgi kapasitesine sahip, dikkat dağınıklığı sorunundan muzdarip, normal görünmeye çalışan ama için için alerjisi yüzünden ucube olduğunu düşünen sorunlu bir çocuk. Ve o da her insan gibi asla sahip olamayacağı şeylerin hayalini kuruyor. Cep telefonu, mp3 çalar, televizyon, ve hatta buhar makinesi gibi. Oliver'ın yaşamını okurken, kullanırken önemi üzerine hiç düşünmediğimiz elektronik aletlerin yokluğunun ne kadar dramatik sonuçlara neden olduğunu görüyoruz. Bu açıdan çok düşündürücü. Elektronik aletler o kadar hayatımızın içinde ki yokluklarını düşünemiyoruz bile. Kaçımız hadi cep telefonunu geçtim şarj aletinden uzak iki gün geçirebilir?

                            
     
   MORTİZ;  Oliver'ın tam tersi karaktere sahip MO ketum denilebilecek kadar kapalı bir çocuk. İnsanlarla iletişim kurmak istemeyen, yaşıtlarına göre çok daha zeki ancak ciddi güven problemleri yaşayan, okulda ciddi zorbalıklara maruz kalan ama için için, inatla da yaşamına devam etmeye çalışan sorunlu bir çocuk. Kitabı okuyan bir çok insan Mortiz'in kalp pili olmasına takılmış ama beni en çok etkileyen durum gözleri olmayan bir çocuğun ruhunun da olmadığını düşünmesiydi. Bu cümle bana gerçekten çok ağır geldi. O kadar çok engelli insan dünyanın her yerinde o kadar çok zorbalığa uğruyor ki  katlanamıyorum. İnsanlar neden sadece birbirlerine saygı duyarak yaşamayı beceremiyorlar ki?
   
       Kitap çok yalın ve akıcı bir anlatıma sahip. Cümleler özenle kurulmuş. Olie ve Mo'nun mektupları kendi karakterlerini yansıtacak şekilde farklı yazı karakterleri kullanılarak yazılmış ki bence bu çok hoş bir detay.
        Kitapta topluma uymayanların hikayesini okuyoruz.Kendileri ile barışma, aşık olma, arkadaş edinme çabalarına tanık oluyoruz. Zaman zaman altını çizerek ilerleyeceğiniz çok sıcak bir hikaye sizi bekliyor.


    





NUMARAN BENDE VAR KİTAP YORUMU

YAZAR: Sophie Kınsella SAYFA SAYISI:  424 TÜR: Roman YAYIN EVİ: Artemis Yayınları ÇEVİRMEN: Bilge Turan     Sophie Kinsel...