26 Mayıs 2017 Cuma

CİNAYET TERAPİSİ KİTAP YORUMU



YAZAR: Zygmunt Miloszewski
SAYFA SAYISI:  378
TÜR:  Polisiye Roman
YAYIN EVİ:  Koridor Yayınları

      Teodor, o gün telefonu çaldığında tam olarak neye bulaşmak üzere olduğundan habersiz, her zamanki bıkkınlıkla cevap verdi. Eski manastırda bir cinayet işlendiğini duyduğunda aklına gelen ilk şey klasik bir hırsızlık vakasıyla  karşı karşıya olduğuydu. Ama gerçekler bundan çok daha fazlasıydı. Bulduğu her yeni ip ucu onu biraz daha pisliğe bulaştıracak, bir yol ayrımına sürükleyecekti. 
      Kitapta 'Aile Dizimi Terapisi' esnasında işlenen bir cinayet anlatılıyor. Bu terapi kitapta en çok ilgimi çeken öge oldu. Daha önce hiç duymamıştım. Bu terapi; katılımcıların birbirlerinin akrabalarının rolüne girerek, o gün için seçilen hastanın psikolojik analizinin yapıldığı bir grup terapisi. Herhangi bir insanın yaşadığı tramvatik bir olayı bu şekilde hiç tanımadığı insanlarla yeniden canlandırmaya cesaret etmesi  en az işlenen cinayet ve yöntemi kadar ilginçti benim için. Kitabı okumayı bitirdikten sonra da bir süre hakkında okuduğum bir konu oldu.
  
       
      Yazar olayları bir savcının gözünden anlatığı için ana olay dışında yan vakalar kullanarak anlatımın zenginleşmasini  sağlamış. Ana olayın çok hızlı ilerlemediği düşünülecek olursa bu çok yerinde bir tercih olmuş. Ayrıca yan vakalar önemsiz konulardan seçilmemiş ve hepsi de sonuca bağlanmış. Bu da benim için bir artıydı. 
         Yazar özellikle betimleme yaparken ağdalı bir dil kullanmayı tercih etmiş. Ayrıca bol bol uzun ve devrik cümleler kurmuş, gereksiz sözcük(ler) kullanmış. Bu durum kitabı okurken dikkat dağınıklığına sebep oluyor ve gereksiz yere de okuru yoruyor.
       Yazar Polonyalı. Haliyle birçok isim Lehçe veya Rusça ve bu isimleri akılda tutmak gerçekten çok zor. Olaylar da Polonya'da geçiyor. Mekan isimleri ve o kültüre dayandırılan çok fazla olay olması çok fazla sayfa altı açıklama yapılmasına neden olmuş ve bu da okumayı zorlaştırıyor. Bir yazarın kendi kültüründen beslenmesi tabi ki eleştirilebilecek bir konu değil ama yabancı okurlar için zorlayıcı olduğu da yadsınamaz.

   Kitap boyunca sayfaları nefesimi tutarak çevirdiğimi söyleyemem. Genel olarak durgun bir anlatımı vardı. Sanırım kitabın beni en çok heyecanlandıran bölümü son bölümdü. Bu kadar durgun bir anlatımdan sonra bu tarz bir son beklemiyordum açıkçası. Cinayet tatmin edici bir tarzda çözüldü. 
   Kesinlikle okuyun, harika bir kitaptı diyemem ama asla beğenmeyeceksiniz, tam bir vakit kaybı da diyemem. İyisi mi okuyup kararı siz verin. :)
        Herkese iyi okumalar. :) 
   

NOT:  Cinayet terapisi bir üçlemenin ilk kitabı. Ne yazık ki Koridor Yayınları henüz diğer iki kitabı çevirmemiş. Dürüst olmak gerekirse çevrilip çevrilmeyeceğini de bilmiyorum. Ama ilk kitapta cinayet çözülüyor. Yani diğer iki kitabı okumasanız da havada kalacak olaylar yok. 


         


4 Mayıs 2017 Perşembe

ENGEREĞİN GÖZÜ KİTAP YORUMU


 YAZAR:  Zülfü Livaneli
 YAYIN EVİ: Doğan Kitap
 SAYFA SAYISI: 147
 TÜR:  Roman 
 ÖDÜLLER: Balkan Edebiyat Ödülü /1997


   Asıl adı 'Engereğin Gözündeki Kamaşma' olarak yayınlanmıştır. Daha sonra okurların kitabın adını hatırlamakta zorluk çekmeleri nedeniyle 'Engereğin Gözü' olarak değiştirilmiştir. 
        147 sayfa olmasına rağmen çok hızlı okunabilen bir kitap değil. Yalın bir anlatımı olmasına rağmen Osmanlı Sarayına yaraşır, sanat sanat kokan, büyüleyici bir anlatımı var. Hatta belki de Livaneli'nin en sanat sanat kokan kitabı diyebilirim.
      Zülfü Livaneli bu kitabı 'iktidar ateşinin çevresinde dönen pervaneleri 'anlatmak için yazdığını söylüyor. 
        Arka plan olarak Osmanlı Sarayı kullanılsa da tarihi değil psikolojik bir roman.
        
       
         Kitap harem ağasının gözünden anlatılıyor. Padişahın iktidarda iken harem ağasının gözünde ' muazzam, olağanüstü, mükemmel' bir varlık iken iktidarını kaybetmesi üzerine ona tapan harem ağasının gözünden dahi düşmesi, 'acınacak, aşağı' bir varlık gibi görünürken bu sefer de insani yönlerinin keşfedilmesi, 'normalleştirilmesi' eksikleri, hataları, pişmanlıkları, hayal kırıklıkları, umudu, ümitsizliği ve bunların insan psikolojisi üzerinde acımasız etkisi üzerine şekilleniyor. 
        Değişen her sayfada harem ağasının değişen duygularına ortak oluyor, ona hak vererek duygu iniş çıkışları yaşıyorsunuz ve bir süre sonra kitap sizi öyle içine alıyor ki harem ağasının gözleri sizin gözleriniz, onun duyguları sizin duygularınız oluyor. Harem ağası ile beraber 17. YY Osmanlı Sarayının koridorlarında kayboluyorsunuz.
       Kitapta hiç isim kullanılmadan köle- efendi / harem ağası- padişah ilişkisi sorgulanıyor. Ancak biraz tarih bilginiz varsa çok rahat hangi dönem olduğunu çözersiniz. Şunu da eklemeliyim ki hiç isim kullanılmadan bu denli etkili bir anlatım yakalanmasının tek açıklaması Livaneli'nin dil ustalığı. 
      Kitabın son bölümünde ek olarak biyografi, söyleşi ve görüşler bölümü bulunuyor. Ben bir okur olarak çok faydalı buldum ve büyük bir merak ile okudum. Ayrıca okurken Livaneli'ye saygım, sevgim bir kat daha arttı.
          
       Şimdiden herkese keyifli okumalar dilerim. :)

NUMARAN BENDE VAR KİTAP YORUMU

YAZAR: Sophie Kınsella SAYFA SAYISI:  424 TÜR: Roman YAYIN EVİ: Artemis Yayınları ÇEVİRMEN: Bilge Turan     Sophie Kinsel...